31 Aralık 2009 Perşembe


Dün hayatımda ilk defa nikah şahitliği yaptım... Ne gelini ne damadı tanıyorum... Damat Lubnanlı gelin taa Tataristandan gelmiş... Onlarda birbirlerini pek iyi tanımıyor gibiydiler, ortak konuştukları bir dil bile yoktu... Ama çok mutlu görünüyorlardı... Belkide birbirlerini iyi anlamamaları onlar için artı bir şeydir:)))

Nikahımda hep Fat'ın şahidim olmasını isterdim, ne Fat oldu ne de tanıdığım biri... Romada akıllı kardeşlerim ve arkadaslarım kimliklerini yanlarında getirmeyince şahit koltuklarına konsolosluktan isimlerini hatırlamadığım ama hala minnetle andığım iki bey oturmuştu... Eeee niyet ve kısmet olayı...

Her ne kadar nikah şahitleri iyi ve uzun evlilikler yapmış insanlar arasından seçiliyor olsada, ben biraz çömezim.. Uzun değil ama en azindan iyi bir evliliğim var..

------------------------------------

Sen benim neyim oluyorsun??? diye sordu aniden...

Herseyini paylasabilecegin bir arkadas dedim... Daha fazlasini olmak istiyor gibi yuzume bakti...

Herseyimsin dedim..

peki oyleyse dedi ve gitti...

28 Aralık 2009 Pazartesi

13 Aralık 2009 Pazar

Bir kız tanıyorum.. Aslında uzun zamandır hayatımda ama degeri daha farklilasti gözümde son yıllarda..

İyi insan aslında kocaman kalbi var ama kendini kötü olmaya zorlayanlardan bazen.. Gençliğine, yasamamisligina veriyorum çok uzun durmuyor kızmalarım..

Onuda anlıyorum,herkesi anlamayı, olduğu gibi kabul etmeyi gorev edinmiş ben, belkide kimsenin inanamayacagi büyüklük ve olgunluk göstererek anlıyorum hayatımdaki insanları.. Çok arkadasım oldu..belkide en fazla yararını gördüğüm hayır duasını aldığım dost bu.. Beni içten pazarliksiz sevdiğini biliyorum..

Hayatta gorecek cok seyin olacaktir, guzel seyleri gormen dilegiyle..

2 Aralık 2009 Çarşamba

1 Aralık 2009 Salı


Cok uzun yatamadin o kanepenin ustunde, ama sen gittikten sonra cok bakip agladik o noktaya... Biliyorduk bazi gunler gozlerini kapatip uyuyor numarasi yaptiginda aslinda bizi dinledigini, sana guya caktirmamaya calisiyorduk ama sen zaten coktan anlamistin zamanin geldigini, ara sira cabaliyordun ama yinede ne yapsak ne etsek kaldiramadik huzun bulutlarini o guzel gozlerinden..

Sen gittin cok uzun zaman dedem yatti o kanepede, cikmamis candan umut kesilmez misali, bencilce yasatmaya calistik makinelerle, bir nefesi yeter diyorduk ama ne nefesi kalmisti ne sicakligi.. Cok cabaladi hatta senden daha fazla direndi olume ama onunda zamani gelmisti..

Simdi ayni kanepede sen yatiyorsun,, korkuyorum, ama biliyorum daha zaman dolmadi....

4 Kasım 2009 Çarşamba

Bir gece once kocamla okudugu makaleyle igili konusuyoruz, konu meshur aldatilma korkusu...

Ben seni aldatmam diyor... Nasil bilebilirsin ki, gelecekle ilgili bence Bu kadar net konusmamalisin diyorum..

Askim biliyorum diyor...

Aslinda bende biliyorum, hayatimda belkide bu konuda sonsuza kadar guvenip inanacagim tek insan...


Ertesi aksam hinzir bir gulumsemeyle yanima yaklasiyor.. Bak su gelen mesaji gostereyimde sonra ariza cikarma demesinin ardindan mesaji okutuyor, beyefendinin 10 sene onceki ex kiz arkadasindan gelen bir mesaj..
Hanimefendinin 10 senedir gormedigi birine aski depresmis...

Kadinin dusmani kadindir derler, gulup gecerdim ama gercekten dogruymus, bu hafta bunu ikinci kez anlamis oldum..

Kocama saka yoluyla takiliyorum, nedir bu exlerinin kendilerine sonsuz guvenleri diye.... Her kosulda tekrar donebileceklerine karsi kendilerini cok inandirmislar..
Bu sanirim kocamin kadinlari sevme konusuyla ilgili.. Tutkulu asik... Ayriliklari, duzenini bozmayi pek sevmeyen bir karakter...
Vicdan duygusu fazla gelismis, birakirken bile birakilan olmayi tercih eden ender erkeklerden.. Bu da insanlara kapiyi tam kapatmamis hissini veriyor sanirim...

Senden baskasini sevemem diyen kocama;
Elbetteki seversin, sevmelisinde, cunku sen cok guzel seviyorsun....

2 Kasım 2009 Pazartesi

Güzel bir çocukluğum oldu.... Huzur, sevgi hep bizimleydi...Çok şanslıydık, muhteşem bir anne ve babaya sahibim...

Sevgili arkadaşım bugün babanın ölmüş olmasını dilemene çok ama çok şaşırdım... Sen konuşurken, insanlık tarafı gelişmemiş babandan bahsederken ben kendi babamı düşündüm... Çok küçükken hastalandığım zaman İnciden alınmaş rugan kırmızı ayakkabıları başucuma bırakan, Ankara yıllarımda işini gücünü bırakarak kızına göz kulak olan, her sıkıntımda yanımda olan başarılarımla gururlanan dünyanın en iyi babasını canım babamı düşündüm...

Zorlukların seni güçlendirmiş olmasını dilerim, öylede duruyorsun dimdik... Güzel yüzünden gülümsemen hiç eksik olmasın...


-----------------------------------

Hipnoz oldum.... Güya....
Sonradan gelişmiş olan uçak fobimden kurtulmak için, Paris seyahatinin öncesinde internetden bulduğum Dr.'un kapısını çaldım...

Hipnoz olamadım (bende zaten konsantrasyon eksikliği vardır) ama sevgili Dr. Olduğumu iddia etti...

Garip bir kaç sorudan sonra ( en garibi 4 yaşlarında hiç Annemi öldürmeyi düşünmüş olup olmadığımdı) çocukluğuma dönüp oynadığım oyunlarla ilgili konuşmaya başladı , ben gözlerim kapalı ne zaman hipnoz olacağım diye düşünürken şimdi küçük Nesrini, sarı bukleli Nesrini hayal et cümlesiyle seansı tamamlamış oldum çünkü bundan sonra içimden kendime tekrarladığım tek şey ama ben sarışın değildim ki ( sahte sarışınım)oldu...

Neyse ertesi gün uçakta etkisini gösteren hipnoz değil 2 bardak viskiydi...

30 Ekim 2009 Cuma

Hayatimin en tatlisi...

Reutersin yayinladigi son 10 yilin en carpici fotograflarina bakiyorum, neler yasamis insanlar, herseyleri oldugu halde hayata isyan edenlere simdi daha cok kiziyorum..


Hele bu fotograftaki kucuk cocugun caresizligi karsinda agliyorum, fotografa dikkatle bakarsaniz ne cok korktugunu anlarsaniz..


28 Ekim 2009 Çarşamba

8 Ekim 2009 Perşembe

Merak kotu bir sey olsa gerek, acitacagini, yuregimi yakacagini bile bile uzaniyor ellerim. En kotusu, karsimdaki kurnazca oynuyor oyunlarini, hic cekinmeden gecmisiyle vuruyor...

Insan egosu iste, hep ac, kibir kiskanclik ve kotulukle besleniyor...
Cok uzun yillar once kurtulmustum en buyuk kamburumdan, siskin egomdan, bugunse senden kurtuluyorum..

2 Ekim 2009 Cuma


Önüm, arkam , sağım, solum hep ugg boots.. Artik bööö geldi... O kadar da çirkinlerki..

15 sene önce annanemin kendi elleriyle ördüğü patikler bile meşhur Londra soğuğuna yetmeyince, Avustralyalı arkadaşım imdadıma yetişip vermişti meşhur ugg bootları... o zamanlar bu kadar meşhur ve pahalı değildi... Insanlar evlerde ayaklarini soguktan korumak icin giyerlerdi...

Simdi butun sosyetenin ayaginda, hatta gecen gun pop starimiz gece elbisesinin altina giymisti...

Herseyin b........... cikaran markaci bir toplum olduk, herkesin elinde son teknoloji cep telefonlari, moda adina gulunc kiyafetler icinde bir takim insanlar ve neler neler...

30 Eylül 2009 Çarşamba

Geleceğin Suçlusunu Yetiştirmenin En Basit Kuralları


*- Daha küçükken çocuğa istediği her şeyi vermeye başlayın! Bu şekilde o, herkesin onun geçimini sağlamak zorunda olduğuna inanacaktır.

*- Kötü sözler söylediği zaman gülün! Böylece o kendisinin akilli olduğuna inanacaktır.

*- Ona düşünmeyi ve beynini kullanmayı hiç öğretmeyin! 21 yaşına gelince kendi kararlarını, kendisi versin diye bekleyin!

*- Yerde bıraktığı her şeyi kaldırın; kitaplarını, ayakkabılarını, kıyafetlerini, onun için her şeyi siz yapın ki; o bütün sorumluluklarını başkalarına yüklemeye alışsın!

*- Onun gözünün önünde sık sık kavga edin ki; bu sayede aile bir gün parçalanırsa çok fazla üzülmesin.

*- Ona istediği kadar harçlık verin ki; hiçbir zaman kendi parasını kazanmanın ne olduğunu öğrenmesin.

*- Yiyecek, giyecek ve konforla ilgili bütün arzularını yerine getirin ki; istediklerine ulaşmak için çalışmak gerektiğini öğrenmesin.

*- Komşulara, öğretmenlere, polislere karşı daima onun tarafını tutun ki, onların hepsine karşı peşin hükümleri oluşsun.

*- Bütün bunları ve benzerlerini yaparak yetiştirdiğiniz çocuğunuz bir gün suç islerse, kendisinden özür dileyin! Ama onu felaket dolu bir hayata hazırladığınız için kendinize teşekkür etmeyi ihmal etmeyin!!


Bu belge ABD Houston Polis Müdürlüğü tarafından hazırlanmış ve kentteki tüm evlere ve okullara dağıtılmıştır.

Yukaridakilere nacizane bir kac fikrimide ben eklemek isterim;

*- Cocuklariniza aza ve haklarina kanaat etmelerini ogretin lutfen..

*- Kendi vicdaninizi rahatlatmak icin cocuga her istedigini vermeyin..

*- Cocugu kendi hesaplasmalariniza, kinlerize, alet etmeyin..

*- Cocuk cocuktur, yasindan buyuk olgunluk beklemeyin...

24 Eylül 2009 Perşembe

İlmi ile amel etmeyen Âlim; başkalarını giydirdiği halde kendisi çıplak olan iğne gibidir.

Cem Yılmaz'dan ağlatan jest

Bu jeste bende ağladim...

Olay, Cem Yılmazın setinde çalışan işçiye hayatı boyunca sahip olamayacağı arabayı hediye etmesinden ibaret efendim...

İşte bu hemşerim, gözlerinden öperim... Sana bugün ne hayır duaları ettim bilemezsin... kesene bereket, Allah yolunu açık etsin....

17 Eylül 2009 Perşembe

Abdulmecit, veremden olen gozdesi Gulcemal icin, Cenabi Hak mutlu bir ciftten birini yanina cagirirmis, demis Dr. Spitzere..

Mutlumuyuz???? Cokkkkkkkk...
Korkuyormuyum??? Cokkkkkkkk....

---------------------------

Ve bugun Cem Garipoglu yakalandi.... Degisik duygular icerisindeyim,,, kizacaksiniz belki ama aciyorum iste cocuga elimde degil...
Beraber tartisiyor olsak bana nelerle gelebileceginizi biliyorum, elbette kendimi kizin ailesininde yerine koyuyorum... gercek olan birsey var 17 yasinda bir kiz hunharca olduruldu, cocuk butun hayatini ve ailesini mahvetti...

----------------------------

Londradaki ilk senemde, 3 yasindayken, 11 yasindaki iki cocuk tarafindan vahsice oldurulen James Bulger cinayetini ve butun detaylariyla hala hatirladigim mavi kazagiyla gulen fotografini hayatimin sonuna kadar unutmayacagim...
'Sen geçerken sahilden sessizce
Gemiler Kalkar yüreğimden gizlice.`



Ruhu sad olsun....

14 Eylül 2009 Pazartesi

EDA' DAN

KIZILDERILIDEN HAYAT DERSI.

Cherokee kabilesinin yaslilarindan biri hayat, ask ve evlilik uzerine konusurken sunlari soyluyor:
"Icimizde iki kurt var ve bunlarin arasinda da korkunc bir savas.
Kurtlardan biri; korkuyu, ofkeyi, kiskancligi, pismanligi, acgozlulugu, kibiri, kendine acimayi, kuskunlugu, asagilik duygusunu, yalanlari, ustunluk taslamayi ve benciligi temsil ediyor.

Digeri ise; zevki, huzuru, sevgiyi, umudu, paylasmayi, comertligi, dinginligi, alcak gonullulugu, nezaketi, yardimseverliligi, dostlugu, anlayisi, merhameti ve inanci temsil ediyor."

Genclerden biri "hangi kurt kazanacak?" diye soruyor ve yasli adam kisaca cevap veriyor:

"Beslediginiz"

11 Eylül 2009 Cuma

ALIP BAŞIMIZI GİDEBİLSEK...

Çeşit, çeşit insanlar var aramızda... Zengini, fakiri, iyisi, kötüsü, bilgesi, delisi...
Birde yerini bilmeyenler var; hayat boyu yerini arayan veya ekonomi biletleri olduğu halde business classda oturduklarını iddia edenler.. (Havayolu çalışanına yakışacak bir tanımlama oldu sanırım)



Geldiği veya halıhazırda bulunduğu yeri beğenmeyen, kendini kaf dağının en tepesinde gören, yaşadıkları kendine, kendisi yaşadıklarına uymayan, çok bilen ama hep yanılan, kendi mutsuzluğuyla başkalarının mutluluğunu gölgeleyen insanlar var hayatımızda....

9 Eylül 2009 Çarşamba

2 CENAZE VE HAYAT

Cok yakin dostumun annesini kaybettik , avluda toplanmis kalabaliga bakarken bir kez daha anladim ki hayat bos.... Belki yasliydi ama yinede ani bir olumdu..

Yanimdakiler seyahat utulerinin ne kadar iyi calistigini anlatirken biraz ilerideki yasli, tombul teyze protez dislerinden ve discisinden memnuniyetini paylasiyordu... Herkes icin hepimiz icin hayat devam ediyordu..
---- -----------------------------------
Seni unutmadim, her an, her dakika aklimdasin... Hersey seni hatirlamam icin sebep, Persembeleri yasin kitabimi her actigimda engelleyemiyorum hickiriklarimi, kitabin uzerindeki yazin ve Zeynebinden aldigim yuzugun tek avuntum...Onu ne cok ozledigini dusunuyorum bazen,,, o da EFENDISINI hic unutmadi... Gozleri hep yasli..

---------------------------------------------

Avluda baska bir toren daha vardi.... Tabutun kenarindaki aglamaktan gozleri sismis, zayif adam dikkat cekiyordu... Kocasiymis, Ozlemin, Ozlem 31 yasindaymis, kanserden olmus...

Taniyormuyum ????? hayir, hayatimda hic gordummu????? hayir..

Bugun hic tanimadgim 31 yasinda bu hayattan giden Ozlemin tabutunun yaninda bende vardim....

-----------------------------------------------------

Seni hayatimin sonuna kadar anacagim, Nesirinin ( yanlis yazmadim bu bana seslenis sekliydi) hayatinin sonuna kadar senin torunun olmanin gururuyla yasayacak...

5 Eylül 2009 Cumartesi

Bugün Girayla parkta gezerken , kuytuda ağaçların arkasına saklanmış, 15-16 yaşlarındaki çiftin belkide ilk öpüşmesine tanıklık ettim... Mahremiyetlerine istemeden girmiş olmanın utancıyla koşar adımlarla uzaklaşırken son bir kez bakmaktan kendimi alamadım... Aralarında hatırı sayılır mesafeye rağmen kucaklamışlardı birbirlerini, çok masumca öpüşüyorlardı...


Gigiyi düşündüm, büyüyüp kızlarla gezecekti... Acaba ilk kiminle nerede öpüşecekti???

-----------------------------

3 senedir evliyiz... Cok kisa bir sure sonra evlilik yildonumuzu kutlayacagiz... Her zaman yaptigim gibi geriye bakip kazanip, kaybettiklerimizin hesabini yapiyorum... Bu sene ki kazancimiz ; hosgoru..

Kazandıklarımızın kaybettiklerimizden bol olması dileğiyle..

--------------------------------

Çok düşündüm ama biliyormusunuz ilk kiminle nerede öpüşüldü bir türlü bulamadım... Sanırım delete edilmesi gereken önemsiz anılardan biriydi...

--------------------------------

İçimdeki beni en iyi tanıyan, tamamlayan güzel adam;

SENİ SEVİYORUM...











4 Eylül 2009 Cuma

''Ünlü Amerikalı komedyen Rita Rudner erkekler hakkındaki gözlemlerini kağıda dökmüş:

1. Erkeklere topluluk içinde asla bir şey öğretmeye kalkışmayın. Onlar sadece baş başayken eğitilebilirler. Toplum önünde her şeyi biliyor olurlar.

2. Erkekler kadar kendini ciddiye alan başka bir yaratık yoktur. Erkek televizyonda maça konsantre olarak takımına maç kazandırabileceğini düşünen tek canlıdır.

3. Erkeklere iş yaptırmak için içine tehlike unsuru katmak gerekir. "Aman yangın çıkmasın!!" demezseniz mangalın başına geçmezler.

4. Erkekler sabahları gazeteyi ilk okuyan olmak isterler. Gazeteyi ilk ele alan siz olursanız, erkeklikleri yara alır.

5. "İlişkimiz hakkında biraz konuşsak"lafı kadar erkeklerin kanını donduran başka cümle yoktur.

6. Bütün erkekler kendilerini çok sempatik zanneder. Pek azı öyledir.

7. Hiçbir erkek bir aşk filmini ikinci kez izlemez.

8. Kadınlar 'Gerçekten onu seviyor muyum, mutlu olur muyum?' türünden düşüncelere kapılırken, erkekler 'Bu arabanın 240 bastığı dış görünüşünden de belli oluyor değil mi?' türünden düşüncelere dalarlar.

9. Eğer bir erkek 'Seni ararım' dedikten sonra aramamışsa telefon numaranızı kaybettiğinden veya öldüğünden değildir.

10. Bir spor karşılaşmasında kocanızı yenerseniz gece sırtını size dönerek uyur.

11. Erkek arkadaşınızın kalbini kırmadan terk etmenin yolu, ona 'Senden bir çocuk sahibi olmak istiyorum' demektir.

12. Eşine kilo aldığını her fırsatta söyleyen erkek, kendi durumunu gömleği yıkanırken çekmiş olmasına bağlar.

13. Erkeklerin algılaması o kadar zayıftır ki, takımının attığı golü yüz kez seyretmeden anlamaz.

14. Erkek her şeyi unutur, kadın hiçbir şeyi unutmaz.

15. Erkeklere psikanaliz yapılması çok kolaydır, hiç çıkamadıkları için, çocuklarına dönmeleri gerekmez.'

31 Ağustos 2009 Pazartesi


Yazmak gelmiyor icimden....
Aslinda agzimdan cikaramadigim sozcukler boguyor, en azindan elimi calistirarak gonlumu ferahlatmak istiyorum, ama biliyorum ki buradada yalniz degilim...



31 Temmuz 2009 Cuma

Kiziyorum sana, sonra bir tanesi ice dogru basmaktan yamulmus ayakkabilarina bakiyorum, o an icimdeki butun ofke kayboluyor, Cevahirde elinde yuz kg gelen deri montunu tasiyarak bana kosan, adami hatirliyorum... Icimdeki sevgi buyuyor, buyuyor...

Cok uzun zaman oldu seninle kahkahalarla gulmeyeli, el ele tutusup ozgurce kendimizi sokaklara atmayali..

Biliyorum sorumluluklarimiz artti, hayatimizi diledigimiz gibi yasayamiyoruz birilerine, birseylere surekli bagliyiz, koparamiyoruz izbarco dugumu atilmis halatlarimizi...

Kizgin oldugun zaman sende, Amsterdamda butun korkularina ragmen, istasyonda sana kosan kizi hatirla...

Seni Seviyorum........
Temizlik yaptım bugün...
Hem de tüm benliğimde...
Tüm kaslarımı, sinirlerimi, kemiklerimi hatta kanımı temizledim...
En küçük yerlerine, kıvrımlarına girmiş, sinmiş bütün pislikleri
attım...


Kırgınlıklarımı dışarı çıkardım ilk önce...
Görmenizi isterdim...
İçimde ne kadar da büyük bir yer kaplıyorlarmış...
Kırgınlıklarımı atarken, bakmadım neydi onlar diye...
Gelecek geçmişten çok daha fazla yaşanmaya değer........

Onların yerine bağışlamayı yerleştirdim özenle..
Titizlikle her kırgınlığın üzerine ektim bağışlamanın tohumlarını...
Bağışlamayı ekerken, tekrar kırılmaktan korkuyordum belki...
Kıskançlığımı çıkardım...
Meğer ben ne az kıskançmışım... Çok kolay oldu. Sevindim...
Sanki kaybettiğim bir eşyamı bulmuş gibi oldum...
Çok şükür ki kin ve nefret yoktu yüreğimde...
Nasıl temizlerdim bilmiyorum...
Sıra korkularıma gelmişti...
Çıkarmaya bile korktum önce...
Ne çok alışmışım onlarla yaşamaya........

Bunca acı ve endişeye nasıl alışılır anlayamadım...
Her gün yeni yeni endişelerle beslenen yeni korkular birikmişti içimde...
Mutluluklarımı, umutlarımı ne de çok ertelemişim...
O an bu ilgiyi onlara verseydim,
her gün onları düşünüp birer umut daha ekleseydim,
almadan verip, beklemeden sevseydim,
herşeyden önce içimdeki sevginin ve gücün daha fazla farkında olsaydım
böyle bahar temizliklerine ihtiyacım kalmazdı...
Çok zorlandım korkularımı temizlemekte...

Birbirlerinin içine halkalar biçiminde girmişlerdi, kenetlenmişlerdi adeta........
Ama bir bebek şefkatiyle, öperek, severek, okşayarak ve onları bir zaman kabus
gibi yaşamaktan pişmanlık duymayarak çıkardım içimden...
Kızsaydım korkularıma, bağırıp çağırsaydım onlara yine dönüp dolaşıp
geleceklerdi biliyorum...

Temizlik yaptım bugün, bahar temizliği...
Neşe ektim, hoşgörü, güven, sevgi ektim...
Almadan vermeyi, sevilmeden sevmeyi, paylaşmayı ektim...
Çılgınlık ektim, doğallık, bağışlama ektim içime...
Aşk ektim her hücreme...
Çoşku, heyecan, sessizlik ektim...
Tüm güzel fikirler sessizken geliyor bana...
Kabullenme ektim... Baş eğme değil...Olduğu gibi kabullenme...

Edward Morrison

21 Temmuz 2009 Salı

TESEKKURLER EDA!!!

Unutma, senden bir tane daha yok bu dünyada!
Gülümsemeyi asla unutma.
Gözlerinin içi gülsün gülerken, bakışların pırıl pırıl olsun ve
her zaman nemli kalsın göz pınarların.

Unutma kendini sevilebilecek bir insan haline getirmeyi
ve ondan sonra da kendini sevip kendine sarılmayı.
Zamana güven ve onun senin en büyük dostlarından biri olduğuna.
Acılarının ve felaketlerinin ancak onun koynunda uyuyabileceğini unutma.

Unutma. Başına gelenlerin günün birinde kişisel tarihinin
ayrıntılarından biri olmaya mahkum olacağını unutma.
Her çiçek sevgilin olsun, her sevgilin ise bir çiçek.
Açık tut gönlünü tüm güzelliklere.

Yasalar, günahlar, yasaklar sen olduğun için vardır.
Ve sen bir tane olduğun için şu koca dünyada,
gir günaha çekinmeden, çiğne yasayı.

Aydedenin sihrini gönderdiği gecelerde uyuyarak çalma
hayatından saatlerini.
Gecenin içinde yolculuğa çıkmayı unutma.
İçinde hiç ölmeyecek bir gençlik virüsü yarat ve kaç yaşında olursan ol,
her zaman yirmibeş yaşında kalman gerektiğini unutma.
Asla taviz verme seni sen yapan yanlarından.
Onurlu bir yasam sürebilmen için, sartlar ne olursa olsun direnmeyi sakın unutma.

İçindeki seni katletmeye kalkma sakın.
Kendine vuracağın her darbenin seni senden biraz daha uzaklaştıracağını unutma.
Korkma mahallenin delisi olmaktan.
Doğrucu Davutlar ne kadar çoğalırsa mahallende,
hayat mutlaka daha iyiye gidecektir, unutma.

Hatanın affedilmeyecek olanından kaç,
ama hata yapmayayım diye de yakıp geçme yıllarını.
Unutma ki, hiç hata yapmayan bir insan yapabileceklerinin
en iyisini yapamamış demektir hayatta.

Korkma insanca korkularından.
Ve korkunun kendisinden çok,
onun beklentisinin daha korkutucu olduğunu unutma.
Bir anlamı olsun kendinle yaptığın kavgaların.
Ve hep ileriye taşısın seni kavgada attığın her adım.

Açık bırak pencereni ve sabah güneşinin,
rüzgarı önüne katarak perdelerle yapacağı raksa dönük olsun bakışların.
Küçücük mutlulukların görkemine inandır kendini ve gülümse.
Umutların bitmesin asla ve umutların bittiği yerin,
hayatın da bittiği yer olacağını asla unutma.
Ve şaire kulak ver:

" Senden bir tane daha yok bu dünyada''

Eğer bir dış etken seni üzerse,
Duyduğun acı o şeyin kendisinden değil,
Senin ona verdiğin değerden geliyordur.
Onu da her an ortadan kaldırma gücün vardır."

Marcus Aunelius

20 Temmuz 2009 Pazartesi

KEYIFLER DEGILDIR YASAMI DEGERLI YAPAN.. YASAMDIR, KEYIF ALMAYI DEGERLI KILAN!!!!! G.B. SHAW

Ey be kadin !!!!!!!!!

Surekli sikayet ediyorsun hayati... Ama onu yasamak icinde bir o kadar isteklisin... Kimi kandiriyorsun... Birileri sana huzun yakisiyor demis sanirim, kondurmusun suratina o hayattan ne istedigini bilmeyen bakisi ki bana gore seni oldugundan daha da cirkin ve aptal yapiyor, ortalarda dolasiyorsun salina, salina...

11 Temmuz 2009 Cumartesi

ÖZDEMİR ASAF' TAN

YALNIZLIK

yalnızlık, yaşamda bir an,
hep yeniden başlayan..
dışından anlaşılmaz.

ya da kocaman bir yalan,
kovdukça kovalayan..
paylaşılmaz.
bir düşün'de beni sana ayıran
yalnızlık paylaşılmaz,
paylaşılsa yalnızlık olmaz.


---------------------
BİR GECE
gecede bir uyku,
uykunun içinde ben…
uyuyorum,uykudayım,
yanımda sen

uykunun içinde bir rüya,
rüyamda bir gece,
gecede ben…
bir yere gidiyorum,
delicesine…
aklımda sen.

ben seni seviyorum,
gizlice……
el pençe duruyorum,
yüzüne bakıyorum,
söylemeden tek hece.

seni yitiriyorum,
çok karanlık bir anda…
birden uyanıyorum,
bakıyorum aydınlık;
uyuyorsun yanımda,
güzelce….


Özdemir Asaf

6 Temmuz 2009 Pazartesi

You and I are both such similar people," says the Wall Street corporate raider to the streetwalker. "We both screw people for money

Roxette, It Must have been love, Pretty Woman...

Bu şarkıyı her dinlediğim zaman, sokak kadınlarını bize sevdiren bu filmi hatırlarım...

Hangimiz kınayarak, utanarak, kızarak ve hatta tiksinerek seyrettik bu filmi??? Film hafızalarımızda, para karşılığı kendini satan bir f....... oynayan Julia Robertsa rağmen en güzel aşk hikayelerinden biri olarak kaldı...

Hatta daha ileri gidip onun yerinde bile olmak istedik... ne yalan soyleyeyim ben istedim...
Karsimdaki adam hem yakisikli, hem karizmatik hemde zengindi...
Zaman icerisinde ne Richard Gere `ler girdi hayatimiza, kiminin karizmasi vardi, parasi yoktu kiminin parasi vardi ama tip fakiriydi...
Zamanla anladik ki bu isin sirri bu ucluden gecmiyormus..
Para, karizma, yakisiklilik bos seylermis, onemli olan adam gibi adamin kadin gibi kadini olmakmis...
Ileride degistiririm ben bu adami mantigiyla baslayan iliskilerin uzun omurlu olmadigini , ben klasik muzik severim diyen adama yaranmak, sirin gorunmek icin nefret ettigimiz muzigin daha sonra ruh, kultur, fikir ayriligi basligi altinda bosanma sebebimiz oldugunu gorduk...
Haliyle iliskilerde en onemli seyin konusmak ve insanlari olduklari gibi kabul etmek oldugunu anlamis olduk..

30 Haziran 2009 Salı

Tam hersey yoluna girmisken , hayatta kalmak icin bu kadar savasmisken yapilirmi bu bize dedem???? Lutfen gitme, biliyorum konusamiyorsun ama nefes alip verdigini gormek bile bize yetiyor, belki cok bencilce, cunku istirap cekiyorsun biliyorum ama lutfen yine gitme lutfen yalvariyorum sana gitme....

29 Haziran 2009 Pazartesi

HIC KIMSENIN YAGUMURUN BILE BOYLE KUCUK ELLERI YOKTUR

Küçücük bir bakisin
Çözer beni kolayca
Kenetlenmis parmaklar gibi
Simsiki kapanmis olsam


Yaprak yaprak açtirirsin
Ilk yaz nasil açtirirsa
Ilk gülünü gizem dolu
Hünerli bir dokunusla
Hiç kimsenin yagmurun bile
Böyle küçük elleri yoktur
Bütün güllerden derin
Bir sesi var gözlerinin
Basedilmez o gergin
Kirilganliginla senin
Her solukta sonsuzluk
Ve ölüm...


Bir zamanlar bana soylenmisti bu sarki ben simdi ogluma soyluyorum, seni o kadar cok seviyorum ki bebegim; sana soz veriyorum hersey adina , hayatimin sonuna kadar hep senin icin yasayacagim..

25 Haziran 2009 Perşembe


15 `li yaslarda Madonnaya benzetirlerdi, 20`lide Jennifer Aniston simdi beni Sibel Can`a benzetiyorlar...Evet biraz kilo aldim ama guzel bir sebebim var arkadaslar...







11 Haziran 2009 Perşembe

GEZGIN SUFI MESREPLILERIN ILK 10 KURALI

Her badireden ve tecrübeden sonra, hiç bir kitapta yazılı olmayan, sadece can defterime naksedilmiş kurallara bir yenisini daha ekledim. Bunlara bir ad verdim " Gönlü Geniş Ve Ruhu
Gezgin Sufi Mesreplilerin Kırk Kuralı"

Bu Kurallar benim için tabiat kanunları kadar evrensel, onlar kadar temeldir.
Bu kurallarin kirkini birden tamama erdirmek uzun senelerimi aldi. Nicelerini silip silip yeniden yazdim. Simdi artik eklenecek ne bir virgul kaldi ne nokta. Ne bir harf, ne yeni bir kelime. Artik kirk kural da bittigine gore, omru hayatimin son faslindayim."
( Tebriz' li Sems )

Şems' in Kırk Kuralı

(ilk 10 Kurali bilgilerinize sunulur)

1। Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar. Şayet tanrı dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sen de korku ve utanç içindesin çoğunlukla. Yok, eğer, tanrı dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

2। Kural: Hak yolunda ilerlemek yürek işidir,akıl işi değil. Kılavuzun daima yüreğin olsun,omzun üstünde ki kafan değil. Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil !

3। Kural: Kur’an dört seviyede okunabilir. İlk seviye zahiri manadır. Sonra ki batıni manadır. Üçüncü batıninin batınisidir. Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

4। Kural: Kainattatki her zerrede Allah’ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescitte, kilisede, havrada değil, her an her yerdedir. Allah’ı görüp yaşayan olmadığı gibi, onu görüp ölen de yoktur. Kim O’nu bulursa, sonsuza dek O’nda kalır.

5। Kural: Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır। Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını. Aman sakın kendini diye tembihler. Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği:Bırak kendini, ko gitsin; akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer. Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

6। Kural: Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır. Sen sen ol, kelimelere fazla takılma. Aşk konusunda dil zaten hükmünü yitirir. Aşık dilsiz olur.

7। Kural: Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, hakikati keşfedemezsin। Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

8IKural: Başına ne gelirse gelsin, karamsarlığa kapılma। Bütün kapılar kapansa bile, sonunda O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar। Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var। Şükret! istediğini elde edince şükretmek kolaydır। Sufi, dileği gerçekleşmediğinde de şükredebilendir.

9। Kural: Sabretmek, öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir। Sabır nedir? Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir. Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder. Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

10. Kural: Ne yöne gidersen git, doğu,batı,kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün! Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

"Elif Safak' ın son kitabı Aşk' tan alıntıdır।"

9 Haziran 2009 Salı

ORDAN BURDAN...

Arkadasimin facebooktan resimlerine bakiyorum, ilkokul ogretmeni, bu sene mezun olan ogrencileriyle fotograflarini koymus... Civil, civil dans eden onlarca cocuk... Sarilmislar ogretmenlerine kimi agliyor, kimi guluyor... Bana ne oluyorsa firsati kacirmiyorum, hickiriklarla aglamaya basliyorum...

Ozel bir dersanede ogretmenlik yapmisligim var, ama esek kadarlardi duygusal bir bag kuramadik ( seni bu guruba dahil etmiyorum Emelim...) ama anliyorum ki benden ogretmen falan olmaz, gelenle aglar gidenle aglarim ... Kiyamam onlara...

Aslinda baska seyler yazmak icin acmistim blogumu ama neyse..

Onemli bir karar verme asamasindayim, bilirsiniz 11 senedir ayni kuruma calisiyorum, beni taniyanlarda bu kuruma ve kisilerine olan saygimi sevgimi bilirler, ilk goz agrim...Ziplama zamani geldi diye dusunuyorum ama bir turlu ziplatmiyorlar, haftasonu beni kandirmak icin merkeze cagirdilar... Hersey cok belirsiz, bana dua edin....

Bu arada Oziyle spora basladik, fazla kilolari vercegiz guya ama inanin spormu yapiyorum spormu beni yapiyor henuz netlesmedi, felaketim, cok yorgunum, sadece uyumak istiyorum gozlerimi kapatip (ayni anda beynimide) hicbirsey dusunmeden uyumak....

7 Haziran 2009 Pazar

Her sıkıştığımda yaptığımı yaptım, kaptım oğlumu sana geldim...

Hiç beni darda bırakmadın, her duamda tekrarladığım gibi kimsenin karşısında boynumu eğdirmedin.. Huzurunda bulduğum mutluluk için, beni bilmediğim yollara sokmadığın, sevmediğim insanlarla karşılaştırtmadığın, kaldıramayacağım acılarla denemediğin için...sonsuz teşekkürler...

Avoidant personality disorder

The American Psychiatric Association's DSM-IV-TR, a widely used manual for diagnosing mental disorders, defines AvPD as a "pervasive pattern of social inhibition, feelings of inadequacy, and hypersensitivity to negative evaluation, beginning by early adulthood and present in a variety of contexts, as indicated by four (or more) of the following:

Avoids occupational activities that involve significant interpersonal contact, because of fears of criticism, disapproval, or rejection

Is unwilling to get involved with people unless certain of being liked

Shows restraint initiating intimate relationships because of the fear of being ashamed, ridiculed, or rejected due to severe low self-worth.

Is preoccupied with being criticized or rejected in social situations

Is inhibited in new interpersonal situations because of feelings of inadequacy

Views self as socially inept, personally unappealing, or inferior to others

Is unusually reluctant to take personal risks or to engage in any new activities because they may prove embarrassing

AvPD is often confused with antisocial personality disorder; clinically, the term antisocial denotes a disregard for society's norms and rules, not social inhibitions.

P.S. Just for u... U re welcome..

4 Haziran 2009 Perşembe

DOSTDAN DOSTA

Sen benim yolumda karşıma çıkan en degerli taşlardan birisin ,
ayagıma takılan degil ,
beni oyalayan degil ,
fırlatıp atılacak kadar degersiz degil,
alıp başımın ustune tac edilecek kadar degerlisin ,
pırlanta kadar parlaksın elmas kadar kalıcısın safsın bitanesin sen benim herzaman biricik dostumsun ,
kalbimin derinliklerini bilen ,kimseyle paylaşmadıgım sırlarımı benimle konuşan , başımı omzuna yaslayıp agladıgım ,taksimdem şişliye kadar ıslanarak yürüdügüm ....canımsın dostumsun..

3 Haziran 2009 Çarşamba

MUTLULUK

Mutluyum,

Umutluyum,

Bekliyorum...

Istenilmek guzel, secilmek, basarmak harika...

Karar verme zamani...

Ama bugun gozlerimi ve beynimi kapatip herseye sadece kalbimi acacagim... (dont u worry sadece sana)... Iyi ki dogmussun, iyi ki gelmissin bana...

22 Mayıs 2009 Cuma

Concha Buika

Concha Buika chante La Bohème
Video sent by lfone

SENI SEVIYORUM

Asagidaki yazima atfen;

Biricik kocam ben seninle toplum baskisi sonucu evlenmedim,( bende o goz varmi?), ben seni deliler gibi sevdigim icin, ruh esimi buldugum icin, hayatin boyunca ne olursa olsun beni hep sevecegine butun kalbimle inanip guvendigim icin evlendim....

16 Mayıs 2009 Cumartesi

Baskıcı bir toplumda yaşıyoruz.... Evli değildim (halimden epeycede memnundum) insanlar neden evlenmediğime taktılar, kimine göre çoktan evde kalmıştım bile, sonunda (onlara göre) evlendim...

Sonra ısrarla çocuk yapmamı söylediler (bebeksiz evlilik pamuk ipliğine benzer, inceldiği yerden kopar tezini ortaya attılar) yapmalımıyım, yapmamalımıyım arasında giderken Gigi çoktan gelmeye karar vermişti, bebeğide yaptık...

Şimdi bebeğim sadece 7 aylıkken onların tek tasası oğluma bir kardeş getirmek oldu.... Terbiyeli kadın çizgimden çıkıp hepsinin suratına Çüşşşşşşşş diye haykırsam ayıp etmiş olmam değilmi????

15 Mayıs 2009 Cuma

1999 `DAN

“Ben artık aşka inanmıyorum.. Aşk nedir biliyormusunuz… Aşk bir çizgi … bazen düz bazen eğri bazen kesik, kesik… bazen dik bazen yatay…

Aşk boş… Dolu olan sizsiniz…Sakın hayatınızı sizi sevmeyen iğrenç beyinler için harcamayın… Sevilmeyi bekleyin…Sevin… ama layık olanı sevin… Çünkü sevmek insanı yüceltir… Hayat güzel yasam güzel, Her geçen gün çok güzel……Bunun farkına 30 sene sonra varmayın…

DİTTİR EDİN! Platonik aşkları, hayalleri...hayalleriniz iğrenç bir mahlukun sevimsiz suratıyla sınırlı kalmasın … Okyanusları uzayı hayal edin….. Avustralyada ki yaşamı, Kenyada safariyi, Mısırda piramitlerin üstünde hayal edin kendinizi… Özgürlüğü hayal edin…

Yaşamı kıyısından değil… taaaaaaa derinliğinde özgür kulaçlar atarak yaşayın…



Çünkü siz varsınız ve siz herşeye değersiniz…Siz mükemmelsiniz… Harikasınız…..

"Harika olan birisinden"

KIYAMAM


ne kadar küçük şeyler için ağladık...
bir tutam saç, bir oyuncak araba, bir bebek...
şimdi büyüdük...
çok büyük olaylar bile ağlatmıyor bizleri...
ölümler,iflaslar,savaşlar...
şimdi daha mı güçlüyüz yoksa daha mı alışkın?hayatı öğrenmek alışmak mı acaba ?...

TECRUBE

Usta'ya başarısının sırrını sormuşlar. - İki kelime demiş: - Doğru kararlar.

Hepimizden farklı olarak, sürekli doğru kararları nasıl alabildiğini sormuşlar. - Tek kelime demiş: - Tecrübe.

İyi de kardeşim bu tecrübe denen şeyin sırrı neymiş? Usta, deriiin bir iç geçirmiş ve şöyle demiş: - Yanlış kararlar!

14 Mayıs 2009 Perşembe

PS:

Asagidaki yaziyla ilgili arkadaslarimdan cok telefon aldim.... Haksizlik etmissin kendine diyorlar..

Sen hem mukemmel, hem akilli, iliskilerindede son derece basarili birisin diyorlar...

Valla ben soylemiyorum onlar soyluyorlar...

NESRININ TARIFI

MÜKEMMEL KADIN

İyi bir eş, anne, dişi, seksi, ev hanımı, iş kadını, dost, evlat, sevgili ve daha birçok şey olan mükemmel kadın, neden mutsuz olur? Çünkü bu kadınlar başkaları için yaşarlar!

Bir ilişkide kadın, eşinin hayatını gereğinden fazla kolaylaştırdığında, iyi bir iş yapmış olmaz. Her sorunu çözebilen, sorumlulukları üstünde taşıyan, düzeni koruyan ve bunun için insanüstü çaba gösteren kadın, karşısındaki erkeğin genetiğini bozar.

İnsan doğası almaya, tüketmeye eğilimlidir ve rahata çabuk alışır. Mükemmel kadın, her konuda başarılı olduğundan, karşısındakine yapacak bir şey bırakmaz. Armut piş, ağzıma düş! İlişkiler, paylaşım olmadan büyümez.
Kadın ve erkeğin gelişimi, yaşamın getirdiği sorumluluklar, dersler ve çaba ile doğru orantılıdır. Çocuğunun okul ödevlerini kendisi yapan bir anne, evladının öğrenmesini ve yeteneklerini geliştirmesini engellediğinin farkında değildir. Aynı durum ilişkilerde de geçerlidir. Eşinin işlerini üstlenen, yapması gerekenleri onun yerine yapan, beceremediklerini bir şekilde halleden mükemmel kadın, mutsuz olmaya mahkumdur.
İşin garip tarafı, bu yapıdaki kadınların ilişkileri genellikle hayal kırıklığı ile biter.
En çok aldatılan, terk edilen kadınlar, kusursuz kadınlardır. Neden aldatıldıklarını anlayamazlar. Üstelik, eşlerinin seçtikleri kadınlar, kendilerinden çok daha vasıfsız olanlardır. “Benim neyim eksikti?” Bu cümlenin cevabı havada kalacaktır, hatta şok etkisi bile yaratabilir ama eksik olan kusurdur.

İlişkiler paylaşım üzerine kuruludur. Mükemmel kadın, eşinin yapacaklarını üstüne aldığında, zaferlerini de elinden almış olur.
Çaba göstermek, uğraşmak için ortada sebep bırakmaz. Heyecanı, hevesi kalmayan bir eş, doğal olarak gidip, kendini göstereceği, yaratacağı başka ortamlar arar.

Çevrenizdeki insanları bir düşünün. İçlerinde, mükemmel olduğuna inandığınız ama hala neden evlenemediğini ya da mutsuz bir ilişkisi olduğunu anlayamadığınız kişiler yok mu? Dışarıdan bakıp, dört dörtlük kadın dediklerinizle birlikte yaşadığınızı hayal edin. Hazır bir hayat. İlk başlarda çok keyifli gelse de, zaman içinde son derece sıkıcı, tek düze ve boş bir yaşam şeklini alır. İnsani egonuz zarar görür.

Mükemmellik, kendinden vazgeçmek demektir. Sürekli başkaları için yaşamak, onların ihtiyaçlarını gidermek, onların sevdiklerini seçmek ve hazırlamak, hep başkalarını düşünmek, mükemmel kadını kişiliksiz kılar.
Kendi hayatından vazgeçmek, saçının her telini süpürge etmek, gereksiz özveri ve fedakarlık göstermek, karşı taraftan alkış ve takdir almaz. Düzenli olarak bunlar yapıldığı için, görevmiş gibi algılanır ve kıymet bilinmez.

Kusursuz ve mükemmel olmak, sadece zarar verir. Eşini, çocuğunu, kendini hatta dostlarını bile zor bir psikolojik sürece sokar. İlişkiler paylaştıkça değer kazanır ve keyif verir. Mükemmel kadın mutlu olamaz. Başkalarının hayatını düzenlerken, kendine ait bir yaşamı unutur.
İnsan dediğin kusurlu olur. Hataları, yanlışları ile var olur. Mükemmellik, insana ait değildir. Kusursuz veya mükemmel kadın olmayın. Bu sizi ancak, ruhsal köle ve yaşam hizmetçisi yapar

12 Mayıs 2009 Salı

CAN ERIK



Sanirim 6 yasindaydim, ilkokula yeni baslamistim, hastalandim...


Sarilik denilmisti, siddetli gecirmiyordum ama yinede eve hapsedilmistim... Can erik asermelerim iste o tarihe denk gelir,, zavalli babam hallerde can erik aramaktan bitap dusmustu...


Canın çıksın can erik

dişlerimin arasında bahar gelmiş haberim yok

kör felegin tarlasında agaçlar çiçek açmış

baharı başına vurmuş istanbulun

çamlıca küçüksu çiftlerle dolmuş

ben zavallı kulun elinde canerik

agzında mısralar boşuna dolaşıp durmuşum

aklımı yapraklarında unutmuşum bir sarı gülün

elimde canerik agzımda mısralar

boşuna dolaşıp durmuşum diyar diyar baharımda ömrümün

Oral Koca

4 Mayıs 2009 Pazartesi

AKIL SAĞLIĞINIZ İÇİN

Amin Maalouf - Afrikalı Leo
Halil Cibran - Ermiş
O K U Y U N ( Antep Fıstığı ve Çamlıca gazoz eşliğinde)

Amy Winehouse - You know I am no good
D İ N L E Y İ N (Gözler kapalı Londra hayalleri içinde)

22 Nisan 2009 Çarşamba

YA HERRO YA MERRO

Yakama yapışan sorunlu insanlardan bıktım... Haksızlığa uğramaktan, özel hayatıma yapılan sinsi müdahalelerden, hayatımda hiç bir yeri olmayan insanlar tarafından saçma sapan hareketlerle taciz edilmekten, sürekli acıtasyon yaparak vicdanımı sömürmelerinden, herşeyden bıktım...

Oysa ben hep dürüst oldum, hissettiklerimi insanlara direkt söyledim, laf kalabalığı yaparak aba altından sopa gösterenlerden olmadım...

Ne zor şeymiş insan denilen varlık, gördüklerim karşısında dehşete kapılıyorum, kimseye inancım güvencim kalmadı, oynayan oynayana.... Herkes oskarlık...

Peygamber sabrı gösterdim çoğu şeye, kırmamak, üzmemek adına... Müjdeler olsun huzurumu bozmayı başardınız.... Sizde bu taktikler varken siz daha çok şeye sebep olursunuz...
Ne diyeyim, Şeytanınız bol olsun....

21 Nisan 2009 Salı

Fairouz - Aatiny An Nay

Fairouz - Aatiny An Nay

Fairouz... (Feyruz, Firuze)

Beyrutdayim... Savasin izlerini tasiyan binalarin arasindan piril, piril parlayan denizi goruyorum...

Gunes, kirik dokuk, dusmemek icin birbirine dayanmis gibi gorunen eski binalarin arasindan kizillara burunmus bir gelin edasiyla suzulerek batiyor....

Ben iste o an uzaklardan bu ilahi sesi duyuyorum... Yil 2005, icimde askima, aileme ozlem, ne icin, kim icin agladigimi bilmeden iste bu sarkida agliyorum...

30 Mart 2009 Pazartesi

KADINLAR GÜNÜMÜ????


Saat 6.30 , biliyorum, çünkü kurulu saat gibi her sabah tam bu saatde uyanıyor,,, uykuya yenik düşüp sesini duymamak için yorganın altına kıvrılıyorum ama nafile sesinin dozunu arttırdı bile...

Pazar sabahı... Herkes uyuyor, 2 çocuk (ikiside benim değil) ve tembel koca:))

Ben zaten gece bir kaç kez bebeğe kalkmanın mamurluğuyla uyku sersemi, kucağımda bebeğim pencereden etrafı seyrediyoruz...

Birkaç saat sonra sırayla ilk önce Dodo sonnra Burki uyanıyor... O ara Gigi huysuzlanmaya başlıyor ve besleyip uyutuyorum... Onun uyuduğu saatleri çok iyi kullanmam lazım ve tabiri caizse k.... pervane takarak kahvaltı masasını hazırlıyorum... Bu arada çocukların binbir isteğini karşılıyor, sorun ve şikayetlerini dinliyorum...
Dodonun öğretmeni saçını çekmiş, öğretmenine karşı sevgisi bitmiş, Burkinin arkadaşları ona Çiko diyormuş, söylediği hiçbir şeye inanmıyorlarmış falan filan...
Bu arada herkesin özel siparişlerini hazırlıyorum, krep, sucuklu yumurta, peynir kızartması...

Herşey tamamlanınca tembel kocayı uyandırıyorum... Tam ağız tadıyla bir kahvaltı yapmak için masaya otururken bebeğin sesi geliyor ve bingo...

Güzel kahvaltıdan nasibini alan çocuklar ve tembel koca mutlu mesut ama ben mır, mır, dır, dır,... Açım, uykusuzum ve asabiyim...

İçeride bebekle oyalanırken tembel koca ve çocukların sesini duyuyorum...

Kadınlar günün kutlu olsun....

5 Mart 2009 Perşembe

HAYALLER - 2


Oğlumla sabah 6 dan beri ayaktayız... Güya parka gidecektik, ama İstanbulun havasına güvenip plan yaparsan böyle olur işte..

Bizde takılıyoruz işte... Şu anda yanımda uyuyor, emziğinin sesini duyuyorum... Bayılıyor şapırtarak emmeye..

Powertürk TV'yi izliyorum... Hava zaten depresif birde Badem ardından Teoman tam bunalıma girdim...
Teomana bir zamanlar aşıktım hemde çok aşıktım... Balık olmanın saflığıyla öyle hayaller kurardım ki burada anlatamam sansüre girer:))

Aslında düşünüyorumda platonik ne çok aşk yaşadım... Varlığımdan bile haberi olmayan insanlarla ne hayaller kurdum...

İlk Booby Ewinge aşık olmuştum... (Dallas patrick Duffy)... sonra en büyük aşkım Prens Andrew oldu, öyle büyük bir aşktı ki 1986 senesinde Sarah Fergusonla evlendiği gün ben bütün gece ağlayarak kaybettiğim aşkımın yasını tutuyordum... (Bu arada 12 yaşındayım)..

Listeye kimler girmedi ki Pete Sampras, Thomas Anders (Modern Talking, esmer olan arkadaş), Daniel Craig, Teoman, Enrique Iglesias ve adını unuttuğum daha onlarcası...

Platonik aşk yaşamış insanlar bilirler , içinde kavga, kıskançlık, çıkar barındırmaz ...Daha kolay yaşanır daha huzurlu ve daha keyiflidir..(tabi gelişmiş bir hayal gücünüz varsa)..

4 Mart 2009 Çarşamba

AN OBITUARY PRINTED IN THE LONDON TIMES

Today we mourn the passing of a beloved old friend, Common Sense, who had been with us for many years.
No one knows for sure how old he was, since his birth records were long ago lost in bureaucratic red tape.
He will be remembered as having cultivated such valuable lessons as: Knowing when to come in out of the rain; why the early bird gets the worm; earn your keeps; Life isn't always fair; maybe it was my fault; and treat others as you would like to be treated yourself.

Common Sense lived by simple, sound financial policies (don't spend more than you can earn) and reliable strategies (adults, not children, are in charge).

His health began to deteriorate rapidly when well-intentioned but misguided and overbearing regulations were set in place.
Reports of: a 6-year-old boy charged with sexual harassment for kissing a classmate; teens suspended from school for using mouthwash after lunch; a teacher fired for reprimanding an unruly student; only worsened his condition.

Common Sense lost ground when parents attacked teachers for doing the job that they themselves had failed to do in disciplining their unruly children.
It declined even further when schools were required to get parental consent to administer sun lotion or an aspirin to a student, yet could not inform parents when a student became pregnant and wanted to have an abortion.

Common Sense became disillusioned when the "Boy Scouts" had to drop the "Boy" from its name.

Common Sense was floored when you couldn't defend yourself from a burglar in your own home and the burglar could sue you for assault, if you tried to. Common Sense lost the will to live as the churches became businesses; and criminals entitled to receive better treatment than their victims.

Common Sense finally gave up the will to live, after a woman failed to realise that a steaming cup of coffee was hot. She spilled a little in her lap, and was promptly awarded a huge settlement.

Common Sense was preceded in death by his beloved parents Truth and Trust, by his good wife Discretion, his dutiful daughter Responsibility, and his wise son Reason.

He is survived by his 4 step-sisters:
I Know My Rights. I Want It Now. Someone Else Is To Blame. I'm A Victim.

Not many attended his funeral, because so few realized he was gone.

23 Şubat 2009 Pazartesi

COCUKLARIMIZ-1

Cantami degistiriyorum, kalplerle suslu zarf yatagin ustune dusuyor... El yazisiyla inci gibi yazilmis, her yerde seni seviyorum Nenni diyor...

Montumun cebinde, yastigimin altinda her yerdeler... O da teyzesi gibi bayiliyor duygularini yazarak ifade etmeye...


Annesi anlatti, koptum gulmekten... gecenlerde okula gitmeden once masanin ustune bir kagit birakmis...

Annecigim.. artik C.tesi gunleri kursa gitmiyorum,, benim kendimi gelistirmemi; Siladan daha zeki olmami; Karayla Deniz Alple daha iyi konusmami istiyorsan beni Ingilizce kursuna gonder... Nenni ogretir deme sakin onun Gigisi var ve vakti yok bana sadece renkleri ogretebildi...

a) Ceklerimiz var olmaz

b) Olur

c) Babana danisacagim

d) Kurs arastiracagim


Guluyorum ama bir yandanda - A- sikkina takiliyorum... Bebegim benim daha 9 yasinda ve hayallerini anne babasinin odemekle yukumlu oldugu ceklerinin ustune kurmus...

Soz veriyorum sana Dodom en kisa zamanda nennin seninle ilgilenecek...

17 Şubat 2009 Salı

MASUMİYETTİR ÇOCUK....











Biri canımdan bir parça diğeri kendi imalatım değil ama bir o kadar değerli...


İlk başta anne ve babalarımızın çocukları, sonra çocuklarımızın anne ve babası oluruz.

Daha sonra anne ve babamızın anne ve babası, en sonunda da çocuklarımızın çocukları oluruz.


(Milton Greenblatt)

11 Şubat 2009 Çarşamba

MR.. CONSTANT

Az önce Daimi aradı, şoklardayım... Normal insanların bile gösteremediği bir incelikle bugün söz verdiği halde gelemeyeceğini bildirdi...

Daimi .. ona diyecek hiçbirşeyim yok hatta bazen ona imreniyorum 35 yaşında 5 yaşındaki çocuğun sahip olabileceği beyniyle, hayatın hiçbir çirkefini görmeyen koca Daimi..

Simay'ın şakası aklıma geliyor, Daimi doğduğu zaman Sivasta babası ne kadar mutlu olup gururlanmıştır erkek evladı olduğu için der sürekli ...

Daimi ara sıra çalıştığım şirkete uğrar, bu uğramalar eskiden kapıdan bir bakış ve kaçıştı ama gösterdiğimiz ilgiden şımardı artık Daimi gitme vaktin geldi uyarısını almadan ofisi terketmez oldu...
Ara sıra gelir dosyaları arşive taşır, kendince mühim olduğunu hisseder eğer eline bankaya yatırılmak üzere para verilmişse bu onun en iyi günüdür, bunu herkese anlatır ...
Keşke bu kadar küçük şeyler benide mutlu edebilse...

Daimi tarafından yanaklarından öpülme şerefine nail olmuş tek bayanım, kötü kızlar çok kötü der sürekli.... Sanırım annesi tarafından tembihlenmiş sıkıca...
Beni bir başka sever bilirim... Doğumgünlerimi asla kaçırmaz... Hele 2, 3 sene önce doğumgünümde eli kolu çiçeklerle dolu geldiği günü hiç unutmam... Hepimizin ağzı açık kalmıştı... En sevdiğim frambuazlı pastayı bile unutmamıştı...

Her zaman hayatımda daim ol Daimi ya da Metin'in deyimiyle Mr. Constant...

3 Şubat 2009 Salı

BENİM ADIM KIRMIZI


36 beden olduğum zamanlar sırtımdan hiç çıkarmadığım kırmızı deri montum benim alamet-i farikamdı... Senelerce giydim, kulakları çınlasın Arzumla alışveriş manyağı olduğumuz zamanlarda ederinin 3 katını vererek sahip olmuştum ona...

Montum zamanla aşındı ama hala taş gibi azmettim çok kısa bir süre sonra yine onu giyip havamı atacağım..

Tehlikeli olmasına rağmen kırmızı rengi seviyorum... 10 para fazla olsun kırmızı olsun diyenlerdenim...

Arkadaşlara kalırsa İspanyaya gitmemeliyim, boğalara açık hedefim...

Aslında biliyormusunuz kırmızı renk hiçbir boğayı kızdırmaz. Çünkü boğalar renk körüdür ve kırmızıyı diğer renklerden ayırt edemezler.

Boğa güreşinde matador boğayı eline aldığı şapkasını şalını sallayarak kızdırır ve dolayısıyla boğanın kırmızı şala saldırdığı inancı yanlıştır.

İspanya'da boğaların kırmızı renge saldırdığı inancı, matadorların kırmızı başlık kullanmaları nedeni ile yaygınlaşmıştır. Halbuki başlarda bu renk boğayı kızdırmak için değil, seyircilere hoş görüntü verebilmek için seçilmişti.

Kırmızı renk aslında insanları etkiler. Yapılan deneylerde bu rengin insanlarda kan basıncını yükseltip, kalp atışını hızlandırdığı saptanmıştır.

Ne kadar parlak olursa olsun, hiçbir renk kırmızı kadar dikkat çekmez.
İnsanların üzerinde canlandırıcı, kışkırtıcı ve heyecan verici bir etki yaratır. Tansiyonu yükseltir, kan akışını hızlandırır. En önemlisi;

Aşkın ve arzunun rengidir. Mutluluğu temsil
eder.


Doğrudur... test edilip onaylanmıştır..

Kırmızılı günler...

23 Ocak 2009 Cuma

As Received from a friend

An ingenious example of speech and politics occurred recently in the United Nations Assembly and made the world community smile.

The Palestinian Representative's Speech at the UN

'Before beginning my talk I want to tell you something about Moses.
When he struck the rock and it brought forth water, he thought, 'What a good opportunity to have a bath!'
He removed his clothes, put them aside on the rock and entered the water. When he got out and wanted to dress, his clothes had vanished.
An Israeli had stolen them.'

The Israeli representative jumped up furiously and shouted, 'What are you talking about? The Israelis weren't there then.'
The Palestinian representative smiled and said: 'And now that we have made that clear, I will begin my speech.'
Thanks

19 Ocak 2009 Pazartesi

DOSTLAR.. DUYUN SESİMİ...


Bebek yeni bir hayat demek...


Elif Şafağın "Siyah Sütünü " biraz abartılmış bulmuştum, ama herşey doğruymuş, yaşadığı herşeyi teker, teker ben yaşadım... Sırasını bozmadan...

Güzeller güzeli Elif Şafağa buralardan teşekkürü borç bilirim, yaşadıklarım ve hala yaşamakta olduğum şeylerin sonucunu bana çok önceden gösterdiği için...


Evet sıkıntılı dönem ama herşey bitiyor... Uykusuz geceler, gaz sıkıntıları, süt miktarı stresi... Herşey ama herşey yavaş yavaş bunalıma itiyor... Ama belli belirsiz bir gülüşü bile bütün sıkıntıları alıp götürüyor, senin için varım senin için yaşıyorum ak kuzum diyorum... Yaşamak için güzel bir sebep daha...


Bu hengamenin içinde dostlarımı özledim... İstiklali, Balık Pazarını, Terkos pazarını, Trivanayı özledim... Yürekten kahkaha atmayı, dinlemeyi, paylaşmayı özledim...


Ben dostlarımı özledim...:(((


14 Ocak 2009 Çarşamba



Women and children are dying in Gaza for no reason while we waste time talking and crying and doing nothing...


METRO HİKAYELERİ 1


Tıklım tıklım artık metro, daha geçen seneye kadar insanlar fazla rağbet etmiyorlardı, ısrarla 5 dakikada gidebilecekleri yerlere taksi veya otobüslerle gitmeye çalışarak hem trafikte zaman hem para kaybediyorlardı...

Ama teknoloji güzel şey ya, her ne kadar Taksim - 4levent arası topu topuna 7000 metre'lik çok kısa bir hat olsada artık bizimde bir metromuz var,,, görmemişin metrosu olmuş birde kalkmış onunla ilgili hikayeler yazmış...


KADINSAN KADINLIĞINI BİLECEKSİN...

Metro kapısının tam önümde açılması için gerekli olan matematik hesabını yapıyor, ilk başlardaki vagonlarında daha boş olabileceği ihtimalini göz önüne alarak mükemmel yeri saptayıp mini metromuzu beklemeye başlıyorum...

Kapının tam önümde açılmasıyla, yüzümde zafer edam metroya biniyor ve koltuğuma yerleşiyorum..

Metroya biner binmez kesif bir koku alıyorum... ter kokusu... Otobüslere nazaran daha az sanırım, ya yeni metro kokusu ter kokusunu bastırıyor ya da millet olarak banyo yapmayı veya en azından duş almayı öğrendik...

Kulağımda ıpodum Sarah Brightman şarkısını avaz avaz bağırıyor, yanımdaki kadın suratını buruşturmak için zaten sebep arıyordu, al işte üfleyif püflemeye başladı bile... Oysa defalarca kocam yanımdayken test ettirdim, kesinlikle kimseyi rahatsız edecek bir ses değil gelen müzik sesinin yüksekliği...

Şükret diyorum içimden, en azından güzel bir müzik dinliyorsun...

Gözlerimle bugünkü avımı arıyorum, karakterimi bulmak için çok fazla zaman harcamıyorum, herkes ayrı bir karakter, yanımdaki tipi bile en az 10 hikayede başrole koyabilirim.. Senden çok hikaye çıkar diye bakıyorum kadının asık suratına... Kesin evde kalmıştır diyorum.. Gülümsüyorum... Kadının asık suratlısı evde kalmış olanıdır derler bizim oralarda... Bu tipler okul hayatınızda öğretmeniniz, iş hayatınızda patronunuz olarak hayatınızı cehenneme çevirebilirler...Hele birde üst kattaki komşunuz bu gruba dahilse vay halinize... Hayattaki tek mutlu olma sebeplerinin evlilik olduğunu sanıp o şans kendilerine verilmediği zamanda bütün dünyayla bağlantılarını koparıp, mutsuz hayatı seçip, üstüne birde acımasız ve suratsız olmayı tercih etmiş kadınlar grubu..

Her akşam kapınıza dayanırlar, şikayet etmek için muhakkak bir sebepleri vardır, çocuğunuzdan nefret ederler, gürültüye duyarlı olurlar, kulakları kapınızdadır, seks bile yapamazsınız...

Kadınlara karşı daha nefret doludurlar... Eeee tabi biz engelledik ya evlenmelerini , çocuk sahibi olmalarını... Sanki erkeklerini ellerinden biz aldık!!!

Senden çok iş çıkar bacım ama bugün ben senin çaprazındaki kadından yana oyumu kullanıyorum.. Bence onun hikayesi seninkisi gibi sıradan, bildik değil...

Sürekli ellerini saklıyor, belli alışık değil kalabalığa, başörtüsü saçlarının tamamını kapamaya yetmemiş, laf olsun diye takılanlardan.. Dudağının üstündeki et benini saymazsak, ve uzuvlarına teker teker bakarsak, güzeller ama yüzde bütün olarak güzel durmuyorlar... Yeşil gözleri güzel ama donuk bakıyor ..

Sıkıntısı belli, evine hem gitmek istiyor hem istemiyor.. ne yapacağını bilmiyor.. Bütün vucudu ağrıyor.. Gayrettepedeki yeni bitme plazalardan birisine hergün temizlik ve ütüye gidiyor... Eskiden haftada 2 gün gelirdi ama kadın çok ısrar etmiş üzerinede beş on kuruş fazla para verince sesini çıkarmamış, diğer bütün işlerini bırakmıştı..

Evin kadını 40, 45 yaşlarında sahte sarışınlardandı, yaşını göstermiyordu, kendi yaşı sarışın kadının yarı yası olduğu halde sarışının annesi gibi duruyordu..

Sarışın zengin kadındı, kimi kimsesi yoktu, 2-3 arkadaşından başka kimsesini görmemişti birde akşamları evden çıkarken bir kaç kez karşılaştığı o genç adam..

İlk başlarda oğlu olduğunu düşünmüştü, ama işin aslını sonraları kadın anlatmıştı ona.. Kadın anlatırdı o dinlerdii hiç yorum yapmaz, konuşmaktan utanır verecek cevap yapacak yorum bulamazdı..

İyi kadındı sarışın, bazı zamanlar çok sinirli olur ama bilirdi bizimkisi kendisine olmadığını, üstüne alınmazdı..

Temizlikçi kadın metroya bindiği zaman kendini önemli hissediyordu, temizlikçi kimliği yoktu burda, eve gelen misafirlerin aşağılayıcı bakışları veya tek göz odalı evdeki yalnızlığı, çaresizliği fakirliği yoktu.. Burada o da metroyu kullanarak işinden evine gitmeye çalışan insanlardan sadece biriydi..

Onunkisi garip bir öyküydü, 13 yaşında kuma olarak geliyor İstanbula, onbeşinde ikinci çocuğuna hamileyken inşaatlarda çalışan kocasının ani ölümüyle, iki çocuğuna, kumasına ve onun 3 çocuğuna bir göz odada bakmaya başlıyordu..

Cebinden çıkardığı milli piyangoya baktı, sarışın kadın vermişti bugün, benim şansım yoktur ama her sene alırım, hadi al bir tanesini demişti..

Utanarak sıkılarak almıştı bileti, kadın yılbaşı gecesi ne yapacağını sorduğunda gülmemek için kendini zor tuttu..
Çırağanda masa tuttum, dansöz oynatacağım dedi içinden...
Yeni yıl, yeni dertler, yeni masraflar diye düşündü...

Tek başına hayatta kalma mücadelesi veriyordu yıllarca, kadın olarak cahil bir kadın olarak... Belki akıllı olsaydı bu kadar tutunamazdı hayata, okumayı öğrenmişti gizli gizli.. Sosyetik kadınların konuşmalarını taklit etmişti yıllarca, hayalinde hep onlardan biri olmuştu..

Yıllarca banyodaki jakuziyi ovalayıp durmuştu, ama sarışın kadın tatile gittiği zaman bile asla şeytana uyup girmemişti içine...


Sarışın kadın ona güvenirdi, derdini tasasını ona anlatırdı... Kendiside Istanbula çok küçük bir kasabadan gelmiş, yıllarca Nişantaşında sosyetik bir modaevinde terzilik yapmıştı.. Daha sonra karısı tarafından çok zengin olan bir adamla tanışıp ona 15 sene metreslik yapmıştı... Adamın karısı olayı duyunca kıyameti koparmış adamda sarışına yüklü bir para vererek susmasını sağlamış, ilişkiyi bitirmişti..

Kadın daha sonra kendi modaevini açmış ve artık sosyeteye çalışmaya başlamıştı...

Allah yürü ya kulum dedi.. derdi hep o çok övündüğü başarısını anlatırken...

Parasını kendinden epeyce küçük beş kuruşu olmayan adamlara harcamaya bayılırdı... Seni seviyorum diyen herkese inanan aptal bir kadındı bizim sarışın..

KADINSAN KADINLIĞINI BİLECEKSİN... bak hala peşimden erkekleri koşturuyorum demişti kadın kılıklı erkek müsvettesi arkadaşına bir tarihte.. Lafını kimseden sakınmayan adam cevabı hemen yapıştırdı:
- Paraların suyunu çektiği zaman görürüm senin kadınlığını.. Gelenler parana geliyor şekerim yoksa çekilecek kadın değilsin...

Karı kılıklı adamın açık sözlülüğüne kızmamış aksine kahkahayı basmıştı bizim sarışın ..

- Bayılıyorum siz homoların bu patavatsızlığına, çekingeniz olmadan ölçmeden tartmadan konuşmanıza, buda hormonlarla alakalı birşey sanırım... dedi

Karı kılıklı adam cevap vermedi, konuyu değiştirdi..

Sarışın kadın içinden, karşısındaki adamın her ne kadar dost gibi görünsede kadınlığını içten içe nedenli kıskandığını düşündü...
Hepsi böyle evini açarsın, yanında adam diye dolaştırırsın sonra seni beğenmezler, sokacak laf ararlar dedi kendi kendine..

O akşam temizlikçi kadın rüyasında milli piyangosuna büyük ikramiyenin vurduğunu gördü, inanılmaz bir servete sahip olmuştu,,, sarışın kadının evinde evin hanımı olmuştu...

Gece gözlerini açtı , hayırdır inşallah dedi... Gözlerini sıkı sıkı kapadı tekrar aynı rüyayı görmek istiyordu..

Sabahı zor etti... İlk iş oğlunu köşedeki bakkala gönderdi, çok umutlanmıştı.. Elinde sıkı sıkı tuttuğu kağıttaki numaraları teker teker kontrol etti... Amorti bile yoktu..

Olsun dedi kendi kendine hayali bile güzeldi...

Sarışın kadın yılbaşı programı yapmıs 1 hafta evinde olmayacaktı.. Ama parasını peşin peşin vermişti, benimde ikramiyem bu diye düşündü ilk defa 1 hafta boyunca çalışmadan evinde çoçuklarıyla oturup dinlenebilecekti.. Tabi dinlenebilirse...


Zaman çabuk geçmiş yine metroya binmiş sarışın kadının evini tutmuştu, eve geldiği zaman içeride tanımadığı insanları gördü çok korktu, sarışın kadın ortalıklarda yoktu..

Uzun boylu bir adam kapıda karşıladı onu, avukatıymıs ...Hızlı, hızlı konuşuyor o konuştukça bizim kadının başı dönüyordu.. Kaza diyordu araba ters dönmüş oracıkta ölmüş diyordu.. 5 gün olmuştu, kimi kimsesi olmadığı için hemen gömülmüştü..

Temizlikçi kadın kan ter içinde kalmış oracığa yığılmişti uzun boylu adam şimdi ona başka şeyler anlatıyor herşey senin herşeyi sana bıraktı diyordu..

Gözlerini sıkı sıkı kapatıp tekrar açtı ama bu sefer rüya değildi... Konuşamıyor sadece ağlıyordu..

10 Ocak 2009 Cumartesi

KAYBOLDUM....

Yarım kalmış duyguların üstüne inşa etmeye çalıştım hayatımı...
Doğrumu yaptım peki??? Bilmiyorum... Bildiğim tek şey en güzel en huzurlu anlarda bile içimde bir yerlerde hissettiğim ve hala adlandıramadığım o his...